Kanayan Yara
- Ergün Yavuz
- 1 Ara 2014
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Eki 2018
“Kafe tıklım tıklım doluydu. Birden bire kapı açıldı ve yüzleri örtülü iki kişi kafeye girdi. Birinin kolundan kan sızıyordu. Diğeri kasaya yöneldi ve silahını çıkarıp kasiyere şöyle bağırdı; ‘Kasanın içindekileri hemen elimdeki çantaya doldurmazsan beynini havaya uçururum pislik! Herkes, bu yüzü maskeli silahlı kişilerden, o kadar korkmuştu ki birden bire tüm o kalabalığın yaydığı yaygara ve karışık ses kesildi. Sadece silahlı adamların sesi duyuluyordu. Herkese sakin olmalarını, aksi taktirde onlara da zarar vereceklerini söylediler. Sessiz ve sakince oturmaya koyulduk. Gözümüzün önünde, bir soygun tehlikeli bir şekilde gerçekleştiriliyordu. Kafe çalışanlarından birisi, kolundan kan damlayan kişiye, bir hamleye yapmaya kalkarken, silahlardan birisi patladı. Kasayı soyan kişi, garsonlardan birisini vurmuştu. Kafe sahiplerine, ağızları köpürülerek akıllı ve uslu durmalarını söylediler. Kasadaki parayı almışlardı, fakat gidecek gibi görünmüyorlardı. Dış kapı kilitlenmiş, dışarıyla olan bağımız kesilmişti, Kafeye oturmak için gittiğim arkadaş çevreme gözüm çarptı bir ara, herkes de dehşet bir korku hissediliyordu. Kendimde hissettiğim korku, beni saman alevine yayılmış bir ateş kadar yakmıyordu, yine de ürkmüştüm.

Bu adamların niyetleri farklıydı. Kalabalığın eğlenmek için kullandığı, müzik kutusuna bir tanesi tekme attı ve zaten hiç bir şey anlamadığımız müziğin sesi kesildi. Kabalıktan 2 kişi daha silahlarını çekmeye yeltenirken, tehlikeli bir şeyler olacağını hissettim. Silahlar çekildi ve ardından kasayı soymak için, içeriye giren kişilere katıldılar. Önceden organize edilmiş bir soygun muydu bu? Silahlarını çeken iki kişi, kalabalıkta (çok da) hoşlanmadığım dans tarzlarıyla biraz önce eğlenen iki kişiydi. Ne ara anlaşıp böyle bir işe kalkıştılar, aklım almadı. Kafe sahibi konuşmak istediğini söyledi, ’buradaki hiç kimsenin günahı yok, insanları elindeki silahla korkutuyorsun ’diye haykırsa da eli silahlı adam pek aldırış etmedi. Sizinle oynayacağım, sizin bizimle oynadığınız gibi ’diyerek ağzı dolu bir şekilde susmasını söyledi.
Anlamsız ve gergin bekleyiş üzerinden on dakika geçmişti. Dışarıdan birileri durumu fark etmiş olacak ki polise haber verilmiş ve olay yeri içeriden bakıldığında abluka altına alınmış ve güvenlik şeridi oluşturulmuştu. İçerideki silahlı kişiler, sonradan eklenen diğer iki kişiyle beraber, muhteşem sakinlikleriyle beni şaşırtmaya devam ediyordu. Ne istediklerini anlamaya çalışırken niyetlerinin çok maddesel olmadığını geçirdim içimden, çünkü basit bir soygunu, bu kadar uzatmanın anlamsız olacağını düşünmüştüm. Gerçekten de niyetleri oraya eğlenmek için gidenlere zarar vermek değildi, bunu ağzından çıkan cümlelere inanmak isterken anlamıştım. Kolundan kan damlayan adamın gücü azalmış olacak ki tek ayağının üzerinde yere yığıldı. Kimse yardım etmek istemedi, birlikte girdiği arkadaşından aldığı emirle diğer kişi yaralı adamın koluna, belinden çıkardığı kemeri sancılı bir şekilde takarak geçici önlemini aldı. Çok içine sinerek yaptığını düşünmedim. Kolunun kanamasına sebep olan şey neydi, aklımdan onu geçirirken daldığımı ve kendimi bir oyunun içinde gibi hissettiğimi fark ettim. Eli silahlı adam kafe sahibini boynundan yakalayarak, diğer üç adamla birlikte arka kapıdan çıkacağını ve içerideki herkese hareketsiz durmaları gerektiğini söyledi. Ve çıkarken bizden bu şamata için özür diledi, sesindeki kabalık kurduğu naif cümlelerle ters düşüyordu.
Arka kapıdan çıkarken, herkesin gözünde kurtulmanın verdiği mutluluğu hissediyor gibiydim, herkes biraz sonra serbest kalacağını biliyordu. Arkadan bir el silah sesi geldi, herkes tam çıkmaya hazırlanırken olduğu yere yığıldı. Kafalarımızı kaldırmadan, kadınlar çığlık, erkeklerde ağlamaklı bir inlemeyle yere kapaklandı. Polis her zaman ki gibi yine olay bittikten sonra içeriye girmişti, herkes ayağa kalkabilir diye bağıran polise, kimse aldırış etmedi, çünkü herkes biraz önce yaşadığı gergin dakikaların şokunu atamamıştı. Bir daha o kafeye hiç gitme cesaretini bulamadım kendimde. Büyük bir merak içinde olsam da hayatımın geri kalan kısmını, bu olayı neden yaşadığımı bilmeden, patlayan silahın kafe sahibini öldürdüğünden emin olmadan yaşadım. Ve en önemlisi eli silahlı adamın neden böyle bir nefretle, intikam almasını anlamadan ve bunu yaparken kafeyi de soyarak yapmasını bilmeden, hayatımın anı defterine kaldırmış oldum...
01/12/2014/ISTANBUL
Comments