SON NEFES
- Ergün Yavuz
- 4 Oca 2016
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Eki 2018
Denizin ortasındaki kayıkta bir adam gözlerini denize dikmiş, bekliyordu. Elindeki olta birden büyük bir gürültüyle hareket etti. Adam oltayı sıkıca kavradı ama oltasına takılan şey onunla birlikte kayığı da sürüklemeye başladı.Adamın geniş omuzları ve kaslı vucudu bu anlaşılmayan çekim gücüne engel olmak için kendini sandala kilitlemişçesine direndi. Bu anlamsız çekim gücü bir süre daha devam ettikten sonra, adam kayıktan suya düştü, inadına yapıştığı oltayı bırakmadı, suyun derinler inlerine doğru, oltanın makarasını sarmaya koyuldu. Denizin dibine doğru iniyordu, muhteşem bir nefes alma gücü vardı suyun altında. Bu iri kıyım adam bir köpek balığı kadar hırçındı, denizin derinliklerine indikçe, etrafta belirmeye başlayan gizem ve korku, onun için pek de etkili olmuyordu. Onu gören deniz canlıları, sanki yeni gösterime girmiş bir aksiyon filmini izler gibi onu seğire koyulmuşlardı. Adamın üstünde ona ağırlık yapacak bir şey yoktu, çünkü nerdeyse çıplak sayılırdı ,onun için suyun altında onu zorlanmadan hareket ediyordu. Adam oltasının takıldığı şeyin ne olduğunu düşünürken ,bu durumu ona karşı kurulmuş bir tuzak gibi algıladı ve kaşlarını çatarak denizin derinliklerinde ilerliyordu. Denizin altında nefes almak zor gelmiyordu ,yarım balık sayılırdı çünkü. Bu adam ,insanlık mutasyonuna uğramadan önce deniz tanrısı amonyak tarafından ,yarı insanlaştırılan dev bir köpek balığıydı ve tanrının baş komutanı olarak denizler hakimiyetine verilmişti. Denize karşı hiddeti ve kontrol etme aşkı oradan geliyordu, kulak arkalarında solungaç vardı. Denizin dördüncü arşından sonra yeryüzünde ayak olarak kullandığı uzuvları, yüzmesini hızlandıracak kanatlara dönüşüyordu elleri de perdeli hale gelerek bunu destekliyordu. Yarı balık olan, ya da yarı insan görünümlü bu varlık kendini yakalayan şeye doğru ilerlerken karşısına çıkacak şeyin ne olacağını kestiremiyordu. Bu durum onda ciddi bir merak uyandırmıştı. Yıllar öncesinden bir deniz tanrısının baş komutanı olsa da boyut değiştirmeye girişme sucundan dolayı denizlerden aforoz edilmişti. Aldığı cezayı da sonsuza dek yeryüzünde normal bir insan olarak çekiyordu. Denizlerin altındayken eski gücünü kullanabileceğinden pek emin olmadığı için olabilirdi bu telaşı. Nihayet onu çeken canavara ulaştı , o anda tuttuğu oltayı umursamadan denizin derinliklerine bıraktı. Canavarın kafasını bulmaya çalışmadan, onu yumruklamaya başladı, ayakları olsaydı epey işe yarardı ,yinele oldukça sağlam biriydi. Kendisinin yüz katı daha büyük olan bu canavara karşı yaptığı hamleler işe yaramıyordu, kendini çaresiz hissetti, farklı bir zamandan gelmiş bir canavar gibi bakakaldı, incelemek istedi, fakat ne ona karşılık veriyor ne de umursamadan çekip gidiyordu. Ortada görünmeyen bir savaş var gibiydi. Dünyanın oluşumundan itibaren beş yüz yıl gecmişti,bu güçlü canavarı nasıl yeneceğini bilemeyen adam, durumu anlamaya calıştı.Bu karşı konulmaz canavar şuandaki zamanda bildiğimiz bir denizaltıydı. Bunu bilecek bir yeterlilik yoktu malesef.Hangi zamandan olduğunun bir önemi yoktu, eski tanrısının onu tespit edip yok edeceği fikri aklını meşgul etse de bu ihtimale pek yanaşmadı. Bu büyük canavarın etrafında bir tur attı, içinde kim vardı ya da hangi amaç için oraya gönderilmişti bunu bilmiyordu. Nihayet kafası olduğunu düşündüğü bir bölüm gördü denizaltının üstünde ,bu vanayı çevirince büyük bir baloncuk oluştu ve denizaltının giriş kapağı acıldı.İçeri muhteşem bir hızla dolmaya başlayan su içeridekileri çok geçmeden öldürmüştü. İçeriye giren adam insanlık türüyle yaşıyordu uzun yıllardır ve kalbinde yaptığının yanlış olduğunu düşündüren bir şey oluşmuştu, içerideki herkes aynıydı, tekrar gerildi, bu nasıl bir aldatmaca diye içinden geçirdi, denizaltının içinde ilerlerken elleriyle kendini kontrol ediyordu, kendi yüzünü gördüğü bir ayna gördü, önce refleks olarak bir tepki verdi, daha sonradan kendine yakınlaştı, kendi suratıyla denizaltının içindeki 8 kişinin suratı aynıydı, bu duruma anlam veremeyecek kadar korkmuştu, muhteşem bir çığlık attı, suyun altında sadece bir baloncuk olarak göründü bu durum. Tanrısının, gelecekten onun için gönderdiği bir lanet diye düşündü bu durumu, yine de bu duruma anlam veremedi. Kendine benzeyen sekiz kişinin ölmesinin ona nasıl bir anlamı olacaktı, bu koca canavarın içinde ilerledi, ve karanlıkta baloncukları hissetti, yaklaştı ve kendine benzeyen dokuzuncu kişiyi de gördü, fakat onun diğerlerinden farkı, kendini denizaltı tüpüyle baglamasıydı,ölmemişti,suratındaki korumanın camı buğulanmış ve aldığı nefes düzensizdi, tüpteki göstergeyi işaret etti eliyle ve itekledi adamı, göstergeye göre nefes almasına yardımcı olan hava birazdan biticekti.İşine yarayacak bir şeyler aramaya devam etti, denizaltından tam çıkarken kalbi tekledi adamın, suyun altında sanki boğulacakmış gibi oldu, ölümsüz hayatında hiç yaşamadığı bir durumdu bu ,tanrısına hizmet etmeye başladığı günden itibaren ,sürgünde dahil, suyun altındaki durumu değişmemişti hiç.

Bunun bir işaret olduğunu düşünerek tekrar denizaltının karanlığında bulunan ve kendine benzeyen dokuzuncu adamın yanına gitti, adam ölmüştü, ve kendinde çılgın bir ürperti oldu, yeni doğan ve suya atılan bir köpek yavrusu gibi çırpındı ve nefes alamadığı için su yutmaya başladı ve üç dakika bile direnemeden oracıkta ölüverdi, tanrısı onun ruhunu bu şekilde alarak ona yaşattığı insanlık ıstırabını bu şekilde sonlandırmak istedi, ve onu en sevdiği yerde yani denizin en derinliklerinde sonsuzluğa uğurladı.
01.04.2016/ISTANBUL
Comentarios