top of page

ESKİYEN BİZİZ DÜNYA DEGİL!

  • Yazarın fotoğrafı: Ergün Yavuz
    Ergün Yavuz
  • 6 May 2015
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Eki 2018


‘’Gazete sayfalarını çevirirken garip bir ilan gördü; “Kayboldum, kendimi arıyorum” ilana bakıp güldü, tam kahvesinden bir yudum almak üzereydi ki ilandaki resmi gördü; kendi çocukluk resmiydi. Şaşkınlığı yüzünde gittikçe artan bir aptallığa dönüştü. Sabah kahvesini, muhteşem plazasının en iyi manzaralı köşesinde, içerken böyle bir şeyle karşılaşmak aklından hiç geçmemişti. Hemen telefona sarıldı ve ‘müdür beyi odama gönderin ‘dedi. Odasına gökten bir vahiy almış edasıyla giren yalaka ve rüküş giyinimli müdür’buyrun efendim bir emriniz mi var.’ diye ezberlediği repliğini duygusuzca söyledi. Gazeteyi göstererek ’bu benim çocukluk resmim ve ilanda da ‘kayboldum kendimi arıyorum’ yazıyor, hemen gazeteyi arayarak bu ilanı kimin verdiğini, çok acele öğrenmeni istiyorum. ’diye azarlandı. Müdür odasından çıktıktan sonra bir süre düşündü. Bu durum onun için bir ölüm korkusu yaratmış gibiydi, onu bu kadar telaşlandıran şey ne olabilir diye geçirdi içinden. Masasına oturdu, çekmecesini aralayarak tabancasına baktı. Telefona tekrar sarıldı ve annesinin gece kondu mahallesindeki telefonunu çevirdi, telefon çalarken içinden ‘umarım telefonu kimse açmaz ’diye geçiriyordu. Bir yandan da sonuna kadar çalmasını sabırsızlıkla bekledi. Telefonu çatallaşmış sesiyle bir kadın açtı. Annesinin sesi olduğunu hemen anlamadığı için iki-üç saniye ses çıkartmadı. Anne benim oğlun Kemal, diyerek söze girdi. Hâl hatır sorma zahmetine bile girmeden direk konuya giriş yaptı. Seni uzun zamandan sonra arama sebebim, seni çok özlemem değil, bunu bilmeni isterim’ diyerek annesinin burkulan yüreğini, almak şöyle dursun daha da beter bir hale sokmuştu. Benim ilkokul diplomamdaki fotoğrafı, gazetede gördüm bugün, ondan bir tane olduğunu biliyorum. Senin çeyiz sandığında, önemli evrak diye sakladığın saçmalıkların içinde değil mi? Bu ilanı gazeteye sen mi verdin anne?’’Annesinin sesi kesilmişti,’Anne,anne’ diye bağırıp çağırsa da annesi onu duyamazdı, telefonu çoktan kapatmıştı.Telefonun kapanmasına aldırış etmemişti ve gülümseyerek ’bunak kocakarı’diye güldü ve geçti,annesinin tarafındaysa durum daha farklıydı,yıllar sonra aranan ve hiç aldırış edilmeyen bir annenin ruh halindeki çöküntü gezmekteydi.Kahkahayla ikinci çekmecesinden purosunu çıkartıp yakan adamın odasına,biraz önce çağırdığı yılışık müdürü girmişti.’Efendim gazeteye ilanı veren kişiyi bulduk’ demeye kalmadan,’Müdür ilanı annem vermiş,evham yapmaya gerek yok, sen işine bak’ dedi. Efendim ilanı veren kişi Zeynep Çırak’isminde birisiymiş, sizin annenizin adı bu olmasa gerek’dedi.’Büyük bir şokla ‘Hemen odadan çık müdür ‘diye gürledi. Bu ismi bir yerden tanıyor olma ihtimalini gözden geçirdi,purosunu küllüğüne koydu ve ayağa kalkıp,geniş odasında volta atmaya başladı.Bu ilanı veren kişi ve bu ismin sahibi eskilerden birisiymiş gibiydi.

Hafızasındaki tüm isimleri tek tek zihninden geçiriyordu.Çoçukken gece kondu mahallesinde okula birlikte gidip geldiği ve çoçukça akıllarıyla büyüdüklerinde evlenmeyi düşündüğü,çoçukluk aşkının ta kendisiydi. Suratına dehşet bir hüzün çöktü, ilkokuldan mezun olmadan önce, Zeynep’le okulun bakımsız parkında yan yana oturup birbirlerine ilerde bir gün hayal ettiğimiz kişiler olamazsak, yani kötü insanlar olursak birbirimizin hayatında olamasak da birbirimizi hatırlayalım’ diye söz vermişlerdi çocukça akıllarıyla. Birbirlerine diploma için çektirilen ve yalnızda iki fotoğraftan oluşan fotolardan birini vermişlerdi. Kaybolmuş bir halde olduğunu anlayan zengin adam, değersizleşen dünyada kendi yaşamında kaybettiklerini düşünerek gözleri dolmuş bir şekilde uzaklara daldı…

コメント


Yazı: Blog2_Post

©2018 by Ergün Yavuz. Proudly created with Wix.com

bottom of page